GİRİŞ

İklim değişikliği konusu 1980’lerden beri çevresel söylemlere hâkim olmaktadır. Birçok kişi tarafından dünya çapındaki en tehdit edici problemlerden biri olarak görülmektedir ve bu sorunu ele almak küresel bir öncelik haline gelmiştir. İklim sorunu göze batmayan, karmaşık, birçok insan için doğrudan ve kolayca algılanamayan bir konudur. Bununla birlikte iklim değişikliği iletişimi üzerine yapılan araştırmalar iklim değişikliğine ilişkin bireysel algıların halkın, medyanın ve diğer bilgi kaynaklarının konuyu nasıl tasvir ettiğinden güçlü bir şekilde etkilendiğini göstermektedir. Buna göre bu bilgi kaynakları iklim değişikliğinin üretiminde, yeniden üretiminde ve anlamının dönüştürülmesinde önemli faktörlerdir.1

Toplumsal olarak iklim değişikliği probleminin daha iyi anlaşılması için bilim insanları ve teknik olmayan kitleler arasında doğrudan bir iletişim aracına ihtiyaç duyulmaktadır. İklim değişikliğinin önemini ifade etmek ve kitlelere ulaştırmak için farklı iletişim kanallarını kullanma ihtiyacı artmaktadır. Sosyal medya, hedef gruplarla iletişim kurmak için interaktif bir ortam sağlamaktadır. Özellikle, bloglar, vbloglar ve YouTube gibi mecralar, iklim değişikliğiyle ilgili bulguları, farklı iletişim seviyelerine yaymak için kullanışlı kaynaklardır, çünkü bu mecralar daha yalın ve anlaşılırdır.2

İklim kriziyle ilgili iletişim kurmanın birçok zorluğu bulunmaktadır. İklim krizinin teorik yönlerine ilişkin bilgilerin yanı sıra, doğru mesajları iletmede iyi bir iletişim stratejisinin kullanılması gerekmektedir. Bu nedenle, uygun iletişim araçları ve stratejileri kullanılarak, iklim krizi hakkında farklı hedef gruplarıyla iletişim kurulurken, zorlukların önceden farkında olunmalıdır.3 İklim değişikliği konusu zaman zaman insanlığın gündemine gelse de birçok insan için kolay algılanmayan ve karmaşık bir konudur. Bu noktada, problemin ve çözüm yollarının nasıl tasvir edildiği ve nasıl bir iletişim stili kullanıldığı önem arz etmektedir.

Anlam, kişinin zihnine söylem aracılığıyla başlar, bu nedenle söylemler önem kazanmaktadır. İnsanların mesaj oluşturabilmeleri ve yorumlamaları için dil ve medyayı anlamaları gerekmektedir.4 Bu bağlamda, bilim insanları ve teknik olmayan gruplar arasındaki iletişimin geliştirilmesi için iklim değişikliği iletişimi alanına ihtiyaç duyulmaktadır. İklim değişikliği iletişimi, çeşitli paradigmalardan teoriye uyarlanmıştır. İklim değişikliği iletişimi; risk iletişimi, kalkınma haberciliği, çevre iletişimi, savunucu gazetecilik, toplumsal değişim ve gelişim için iletişim gibi unsurları barındırmaktadır.5 Çalışmada iklim değişikliği iletişimi, halkla ilişkiler yaklaşımlarından diyalojik iletişim ve dört-model birlikte sentezlenerek yeni bir yaklaşım geliştirilmiştir.

Dijital medyada; halkla ilişkilerin stratejik yönetim paradigmasının mükemmel bir şekilde uygulanmasını mümkün kılan diyalojik, etkileşimli, ilişkisel ve küresel özellikler bulunmaktadır.6 Twitter gibi mecralar hem organizasyonlar hem de hedef gruplar arasında, Grunig’in gösterdiği bu özellikleri taşımaktadır. Sosyal ağlar üzerindeki hareketlilik, veri miktarı, farklı veri yapıları ve teknolojinin dinamik gelişimi, araştırmacılar için muazzam bir çalışma alanı sunmaktadır.

Halkla ilişkiler; imaj, algılar, mesajlaşma, itibar, markalar, entegre pazarlama iletişimi, yatırım getirisi (ROI), stratejik iletişim ve kurumsal sosyal sorumluluk projeleri gibi kavramlara odaklanmaktadır. Halkla ilişkiler uygulayıcıları, yeni dijital medyayı düşünme biçimlerini değiştiren ve halkla ilişkiler biçimlerini şekillendiren devrimci bir güç olarak görmektedirler.7 Bu noktada, uygulayıcılar organizasyonlarda halkla ilişkiler, pazarlama faaliyetlerini ve diğer iletişimlerini sosyal ağlar üzerinden sağlamaktadırlar. Bu nedenle Twitter önemli bir sosyal ağ uygulaması olarak karşımıza çıkmaktadır.

Twitter, üç nedenden dolayı tercih edilmiştir: 1) Küresel şirketler tarafından en yaygın kullanılan sosyal medya kanalı olması. 2) Diyalojik iletişim için kullanıcı etiketleme (mention), hashtag, medya, linkler gibi birçok faydalı özellik sunması. 3) Hemen hemen tüm kurumların Twitter sayfalarına herhangi bir kullanıcı tarafından erişilebilir olmasıdır.

Michael L. Kent and Maureen Taylor8 çalışmalarında (1998) organizasyonların ve hedef gruplarının web üzerinde diyalojik iletişim kurmaları için bir çerçeve sunmaktadır. Bu iletişimi sağlamak için beş ilke belirlemişlerdir: Diyalojik döngü, bilginin kullanışlılığı, web için yeniden ziyaretçi sağlama, web ara yüzünün kullanıcı dostu olması ve ziyaretçilerin elde tutulması. Diyalojik iletişim, halkla ilişkilerin simetrik modeliyle ilişkilendirilir. İki yönlü halkla ilişkiler modelini uygulayan organizasyonlar; problemleri sonuçlandırmak, karşılıklı anlayışı geliştirmek ve hedef gruplarıyla bağ kurmak için diyalog kurarlar. Sosyal medya, diyalojik iletişimin önemli bir kuramsal çerçevesini sunarak yorumlanıp değerlendirilebilir.

Halkla ilişkiler çalışmalarının çoğu; Grunig ve Hunt’un dört halkla ilişkiler modeli olan basın ajansı, kamuoyu bilgilendirme, iki yönlü asimetrik ve iki yönlü simetrik iletişim modellerini ele almaktadır. Bu dört modelden en çok kullanılması istenilen iki yönlü simetrik modelidir. Bu dört model, bir kuruluş ile onların paydaşları arasında oluşabilecek farklı iletişim biçimlerini tanımlar. Daha spesifik olarak, dört model, iletişim faaliyetleri arasında iki şekilde farklılık gösterir: Birincisi, iletişimcinin niyetine göre (yani ikna etmek, etkilemek veya ortak bir anlayış yaratmak), ikincisi iletişimin yönüne göre (yani tek yönlü, iki yönlü asimetrik veya iki yönlü simetrik). Sosyal medya, genellikle paylaşılan anlayış yaratabilen iki yönlü simetrik iletişim ile ilişkilendirildiği için modeller, halkla ilişkiler uygulayıcılarına sosyal medyayı kendi iletişim karışımlarına nasıl dahil edebilecekleri konusunda faydalı bilgiler sağlamaktadır.9

Bu çalışma iklim krizine dikkat çekmek, iklim aktörlerinden sivil toplum kuruluşları ve bakanlıkların iletişim faaliyetlerinin halkla ilişkiler yaklaşımı kapsamında bir analizini ortaya koymayı amaçlamaktadır. İklim değişikliği, sadece bilimsel bir problem değil, aynı zamanda sosyal bir problem olarak da görülmektedir. Bu yüzden, toplumsal hareket çözümüne ihtiyaç duyulmaktadır.10 İklim değişikliği literatürü her ne kadar geniş ve çeşitli de olsa çalışma içerisinde iletişim çalışmalarını ilgilendiren iklim kavramları tanımlanmış, iklim değişikliğinin etkileri, sonuçları, bu etkilere ve sonuçlara karşı alınması gereken tedbirler açıklanmıştır.

Birinci bölümde; halkla ilişkilerin tanımları, aşamaları, mükemmellik çalışmaları, konstrüktivist, anlaşma oryantasyonlu, organizasyon teorisi yaklaşımları, diyalojik iletişim olgusu, halkla ilişkiler ve dijital medya, sosyal medya etkileşimi ele alınmaktadır. Tezin amacı doğrultusunda hem halkla ilişkileri anlamak hem de odak noktası dikkate alındığında, çevre ve iklim değişikliği iletişim araştırmalarına nasıl katkıda bulunabileceğine yönelik teorik zemin anlatılmıştır.

Çalışmanın ikinci bölümü, iklim değişikliği üzerine kavramsal çerçeve çizmeyi amaçlamaktadır. Bu bağlamda, iklim değişikliği, iklim krizi ve küresel ısınma kavramları tanımlanarak, aralarındaki nüanslar ele alınmıştır. İklim krizinin etkileri ve sonuçları, iklim değişikliğine yönelik alınabilecek önlemler açıklanmıştır. Çevre ve iklim iletişimi bağlamında, halkla ilişkiler uygulamalarını yorumlayabilmek adına, bu başlıklar önem arz etmektedir.

Üçüncü bölümde, halkla ilişkiler ve iklim değişikliği alanlarını bir potada ele almak için, çevre ve iklim değişikliği iletişimi konuları anlatılmıştır. Bu konuların her biri ayrı birer çalışma alanı olduğu için önemli noktalar açıklanmıştır. Bu kapsamda, çevre iletişimi ve modelleri; iklim değişikliği iletişimi kapsamında, geleneksel medya ve sosyal medya değerlendirilmiştir. İklim iletişiminde karşılaşılan zorluklar, iklim değişikliği eğitimi ve son olarak, iklim aktörleri tanımlanmıştır.

Dördüncü bölümde, araştırmada kullanılan yöntemlerin ve tekniklerin hem teorik zemini hem de uygulanma aşaması açıklanmıştır. Araştırmanın amacı ve önemi ortaya konmuştur. Çalışma, iletişim alanında yenilikçi bir araştırma yaklaşımı sergilemektedir. Bu kapsamda, Twitter’dan elde edilmiş olan veriler üzerinde özellik çıkartım işlemleri gerçekleştirilerek diyalojik iletişim ve dört model için gerekli olan değişken ve gözlemler ortaya çıkartılmıştır. Bu değişken ve gözlemlerin elde edilmesinde, REGEX (düzenli ifadeler) aracılığıyla filtreleme işlemleri gerçekleştirilmiştir. Python & R açık kaynak kodlu yazılımlar aracılığıyla, filtreleme işlemleri ve istatiksel testler uygulanmıştır.

Sonuç ve tartışma başlığı içerisinde, çalışmanın literatürü ve araştırma sonuçları bir bütün olarak değerlendirilmiştir. Araştırmanın amacı, yöntemi, tekniği, sınırlılıkları kapsamında tezin literatür bölümlerinden ve daha önce yapılan çalışmalardan yararlanılarak sonuçlar tartışılmıştır. Araştırmadan elde edilen sonuçlar çerçevesinde, sonraki çalışmalara ışık tutacak şekilde önerilerde bulunulmuştur.

Sosyal ağlarda yer alan veriler yapıları gereği hem nitel hem nicel özellikler barındırmaktadır. Bu sebeple, araştırmalar, geleneksel sosyal bilimler alanlarında karşılaştıklarından daha büyük veri setleriyle çalışma imkânı bulmaktadır. Bu kapsamda en son teknolojilerin ürünü olan araçların kullanımını ve en güncel hesaplamalı teknikleri ifade eden hesaplamalı sosyal bilimler alanı, tezin araştırma çerçevesini oluşturmaktadır. Hesaplamalı sosyal bilimler yapısı gereği, disiplinler arasıdır. Matematik, istatistik, bilgisayar bilimleri ve domain bilgisi (iletişim – iklim değişikliği) alanlarından oluşmaktadır. Bu araştırmanın domain bilgisi, iletişim bilimlerinin alt alanı olan halkla ilişkilerdir. Çalışma kapsamında, iklim değişikliği konusu, halkla ilişkiler yaklaşımları bağlamında değerlendirilmiştir. Bu yaklaşımların teknik boyutunda, yukarıda değinilen alanlardan faydalanılmıştır. Bu nedenle, çalışma disiplinler arası bir yapı sergilemektedir.

Çalışma kapsamında, içerik analizi11 yoluyla veriler tanımlanmış, verilerden özellik çıkartımı yapılarak yeni değişkenler türetilmiş, veriler belirli kavramlar ve temalar çerçevesinde bir araya getirilmiştir. Çalışma kapsamında, ilk olarak, iklim aktörlerinin diyalojik iletişim ilkelerini nasıl kullandığına yönelik bir araştırma yapılmıştır. İçerik analizi yöntemi kullanılarak, iklim aktörlerinin iletişimlerinde hangi içerikleri ne ölçüde kullandıklarının frekansları çıkartılmış ve ilgili istatistiksel testler yapılmıştır. İklim aktörlerinin Grunig ve Hunt’un dört modelinin kullanımlarına yönelik yapılan araştırmada da bu frekanslar kullanılmıştır. Daha önce yapılan çalışmalara uygun olarak, frekanslar halkla ilişkilerin dört modeline uyarlanmıştır. Çevre ve iklim değişikliği hakkında Türkiye’de Twitter ortamında gerçekleştirilen tartışmalarda, sorun olarak görülen konuların neler olduğu araştırılmıştır. Bu konuları belirlerken büyük veriler için bir iç görü sağlayan LDA (Latent Dirichlet Allocation) konu modellemesi yaklaşımı kullanılmıştır. Analiz sürecinde, R, Python, Google Spreadsheet ve Microsoft Excel programları kullanılmıştır.

Çalışma kapsamında aşağıdaki araştırma sorularına cevap aranmıştır:

AS1: İklim aktörleri Twitter sayfalarında diyalojik ilkeleri nasıl kullanmaktadır?

AS2: İklim aktörlerinin diyalojik ilkeleri Twitter’da uygulamaları açısından bir farklılık gösteriyor mu?

AS3: Hedef kitleler beğeniler, retweetler ve yorumlar açısından Twitter’daki aktörlerle nasıl etkileşime giriyor?

AS4: İklim aktörleri arasında beğeniler, retweetler ve yorumlar açısından kamu **katılımında bir fark var mı?

AS5: İklim aktörleri Twitter’ı Grunig ve Hunt’un dört modeline göre nasıl konumlandırmaktadır?

AS6: Çevre ve iklim değişikliği hakkında Türkiye’de Twitter ortamında gerçekleştirilen tartışmalarda sorun olarak görülen konular nelerdir ve dağılımı nedir?