Bölüm 4 HALKLA İLİŞKİLER BAĞLAMINDA İKLİM KRİZİ VE AKTÖRLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

4.1 Araştırmaya Giriş

Araştırmanın bu bölümünde, iklim aktörlerinin Twitter üzerinde yaptığı paylaşımlar incelenerek daha iyi bir iklim değişikliği iletişimi gerçekleştirilmesi noktasında araştırma problemleri yanıtlanmaya çalışılmıştır. Araştırma soruları, çalışmanın literatüründe değinilen halkla ilişkiler, çevre ve iklim değişikliği iletişimleri literatürü kapsamında ele alınmıştır.

Bu çalışmada birden fazla araştırma yaklaşımı kullanılmıştır. Çalışma kapsamında; içerik analizi (s. 242)282 yoluyla veriler tanımlanmış, verilerden farklı değişkenler türetilmiş, veriler belirli kavramlar ve temalar çerçevesinde bir araya getirilmiştir.

Araştırmada hem sivil toplum kuruluşlarının hem de bakanlıkların bir sosyal medya platformu olan Twitter’ı kendi kitleleriyle diyalojik iletişim kurma şekilleri incelenmiştir. Twitter üç nedenden dolayı tercih edilmiştir (s. 10).283 1) Küresel şirketler tarafından en yaygın kullanılan sosyal medya kanalıdır. 2) Diyalojik iletişim için etiketlenme (mention), hashtag, medya, bağlantılar (links) gibi birçok faydalı özellik sunmaktadır. 3) Hemen hemen tüm kurumların Twitter sayfalarına herhangi bir kullanıcının erişilebilirlik imkânı vardır.

İklim aktörleri üzerine yapılmış önceki çalışmalar analiz edilerek aktörler belirlenmiştir.284 Bu politikaların yürütülmesinden, izlenmesinden, denetlenmesinden, geliştirilmesinden yükümlü olan bakanlıklar285 ile toplumsal çıkarları ve hakları koruma; sosyal, toplumsal, çevresel konularda bireyleri eğitme ve bilinçlendirme misyonu olan sivil toplum kuruluşları bu çalışmanın iki ana aktör araştırma örneklemini oluşturmaktadır.

Çalışmada, kuruluşların Twitter sayfalarındaki diyalojik ilkeleri belirlenmiş ve bu kuruluşlarla halkın katılımı incelenmiş, bu kapsamda 17381 tweetin içerik analizi gerçekleştirilmiştir. Hedef gruplarının; beğeniler, retweetler ve yorumlar açısından Twitter’daki aktörlerle nasıl etkileşime geçtiğine yönelik bir araştırma yapılmıştır. Beş diyalojik ilke arasında yer alan arayüzün kullanıcı dostu olması, Twitter’ın arayüzü standartlaştırıldığı ve profiller arasında sabit kaldığı için analizden çıkarılmıştır.286 İkinci olarak elde edilen veriler, Grunig ve Hunt’un dört halkla ilişkiler modeli çerçevesinde karşılaştırılmıştır. Son olarak, iklim krizi ve çevreyle ilgili dijital ortamda tartışılan konuların ağırlıkları tespit edilmeye çalışılmıştır.

Bu noktadan hareketle, araştırmanın amacı açıklanmış, bu amaç doğrultusunda araştırmanın önemi ifade edilmiştir. Çalışmanın amacı ve önemi kapsamında araştırma soruları tanımlanmış ve detaylandırılmıştır.

Çalışmanın bu bölümünde, araştırmanın sınırlılıkları teknik ve metodolojik olarak açıklanmıştır. Araştırma hem teorik hem de teknik olarak yenilikçi bir yaklaşım da sergilediğinden dolayı tespit edilen sınırlılıklara bu başlık altında değinilmiştir. Bulgular bölümünde, çalışma içerisinde yer alan üç ayrı araştırmanın bulguları ortaya koyulmuştur. Araştırma sorularına yönelik analiz edilen veriler, istatistiksel yöntemlerle cevaplanmıştır. Bulguların tartışıldığı ve değerlendirildiği bölümde; halkla ilişkiler, çevre ve iklim değişikliği iletişimi alanında, literatürle bağlantılı referans noktalarına göre değerlendirmeler yapılmıştır.

4.2 Araştırma Amacı

İklim değişikliği konusu, literatürde de değinildiği gibi 1980’lerden bu yana çevresel söylemler içerisinde yer almaktadır. Günümüzde, dünya ve insanlık için risk oranı en yüksek tehlikelerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. İklim değişikliği iletişimi; iklim krizine yönelik farkındalığı artırdığı, anlayışı ve tutumları sorumluluk bilincine taşıdığı, iklim değişikliğiyle ilgili politikaları ve davranışları krize yönelik çözüm arayışı yönünde etkilediği için çok önemlidir.

Çalışmanın amacı, halkla ilişkileri ve iklim değişikliği iletişimini birlikte ele almaktır. İklim krizi süreç yönetiminin halkla ilişkiler yaklaşımlarından diyalojik iletişim ve dört model bağlamında nasıl ele alındığı ve iklim tartışmalarının hangi temalar arasında kümelendiği incelenecektir. Çalışmanın ana amacı, iklim aktörlerinin halkla ilişkiler yaklaşımları kapsamında, en iyi iletişimi nasıl oluşturmaları gerektiği konusunda bir perspektif sunmaktır.

İklim krizi ve çevre konularındaki tartışmalarda, bu konuların karmaşıklığını araştırmak ve anlamak için yeni yöntemlere ve araçlara ihtiyaç duyulmaktadır. Sosyal ağlar, bu konuların yoğun olarak tartışıldığı bir mecra olduğundan bu araştırmaları yapmak için araştırmacılara olağanüstü imkanlar sunmaktadır. Birinci araştırmada; sivil toplum kuruluşlarının ve bakanlıkların Twitter sayfalarında diyalojik iletişim ilkelerini kullanma biçimleri incelenmiş ve diyalojik iletişimin kullanım kalıpları karşılaştırılmıştır. Ek olarak; diyalojik ilkelerin beğeni, retweet ve yorumlar bağlamında etkileşim değerleri ortaya konmuştur. İkinci araştırmada; iklim aktörlerinin Grunig ve Hunt’un dört halkla ilişkiler modeline göre iletişimlerini konumlandırma biçimleri ortaya çıkartılmıştır. Üçüncü araştırmada; çevreci sivil toplum kuruluşlarının 2020 – 2021 yıllarındaki paylaşımlarının hangi temaları içerdiği üzerine konu modelleme analizi yapılmıştır.

Bu çalışmada, tüm iklim aktörlerinin listelenmesi amaçlanmamıştır. İklim aktörleri konusunda daha önce yapılmış çalışmalardan287 yola çıkarak, aktörler belirlenmiştir. Belirlenen ana aktörlerden örneklemler alınarak araştırma yapılmıştır. Her bir aktörün ayrıntılı ve sistematik olarak incelenmesi başka bir çalışmanın konusu olabilir.

4.3 Araştırmanın Önemi

İklim krizi küresel bir problem olarak tüm yaşamı etkilemektedir. Sera gazlarının artması ve diğer çevre sorunları tek bir ülkenin sorumluluğunda değildir. İklim değişikliği artık kalıcı sonuçları olan bir durum almıştır. Birleşmiş Milletler’in yaptığı görüşmeler ve diğer yapılan müzakereler sonucunda ülkelerin çıkar çatışmasının bu sorunu daha da karmaşık bir hale getirdiği anlaşılmıştır.288 Tüm bu kriz ortamı tüm insanlığı da dahil ederek acil bir eylem planının yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu eylem planlarının kamuoyuyla paylaşılması ve onları ikna etmek için iklim aktörlerine büyük görevler düşmektedir.

İklim değişikliği iletişimi üzerine yapılan araştırmalar, iklim değişikliğine ilişkin bireysel algıların halkın, medyanın ve diğer bilgi kaynaklarının konuyu nasıl tasvir etme biçiminden güçlü bir şekilde etkilendiğini göstermektedir. Buna göre, bu bilgi kaynakları iklim değişikliğinin üretiminde, yeniden üretiminde ve anlamının dönüştürülmesinde rol oynayan önemli faktörlerdir (Mahl ve diğerleri, 2020). Bununla birlikte, iklim değişikliği konusu insanların bir şekilde gündemine gelse dahi genel bir eylem planın olmaması iklim krizine yönelik alınacak önlemler kapsamında yetersiz kalmaktadır. İklim aktörleri, etkili bir iletişim politikasıyla iklim krizine yönelik hem kolektif hem de bireysel olarak kamuoyunun bu konuya entegre olmasına yardımcı olacaktır. Bu doğrultuda, devlet ve diğer kurumlar, kuruluşlar iklim konusunda çalışmalar yürütse de literatürde değinildiği üzere, bu problem tek bir devletin, kurumun ya da kuruluşun baş edebileceği bir sorun değildir. Bunun için küresel, bölgesel, yerel ve bireysel bağlamda bu sorunu çözmeye yönelik algı oluşturulması amacıyla kuvvetli bir iletişim stratejisinin geliştirilmesi zorunluluk arz etmektedir. Tez kapsamında, Türkiye’deki iklim aktörlerinin iletişim süreçlerini nasıl yönettiği tespit edilmiş ve bu konuda yapılabilecekler üzerinde önerilerde bulunulmuştur.

Çalışma, halkla ilişkiler uygulamalarını iklim krizi / değişikliği konusu bağlamında ortak bir potada eritmeyi hedeflemektedir. Bunu gerçekleştirirken, büyük ölçekli sosyal ağ verilerinin analizini merkezine alan bir yaklaşım benimsenmektedir. Bunu yapmak için günümüzün en son teknolojilerinden faydalanılmış, doğal dil işleme (Natural Language Processing), makine öğrenmesi ve kural tabanlı uygulamalardan faydalanılarak araştırmalar gerçekleştirilmiştir. Bu yönüyle çalışma alan için özgün bir nitelik taşımaktadır. Çalışma; özellik çıkartma (feature extraction), veriden değişken üretme, istatiksel yöntemlerle analiz etme, iklim ve çevre konularını halkla ilişkiler perspektifiyle ele alma açısından öncü bir niteliğe sahiptir.

Çevrimiçi odaklı bir halkla ilişkiler araştırma akışı, internetin kuruluşlar ve hedef grupları arasındaki diyalojik iletişimi geliştirme ve dolayısıyla organizasyon -hedef kitle ilişkilerini geliştirme potansiyelini belirlemiş ve araştırmıştır.289 Birçok çalışma, çevrimiçi diyalojik (iki yönlü) iletişimin önemini öne sürmüştür; ancak, bu araştırmaların çoğu, çok az araştırma, paydaşlarla nasıl diyalog kurulacağını ele almamıştır. Bu araştırma, halkla ilişkilerin diyalojik teorisinin, stratejik iletişim uygulayıcılarının kuruluşlar ve hedef kitleleri arasındaki çevrimiçi ilişkisel sonuçları iyileştirmelerine de yardımcı olabilecek sonuçlar ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır.

Bu çalışma, Python ve R gibi hem veri analiz araçlarının hem büyük veri teknolojilerinin halkla ilişkiler teorilerine uygulanması bakımından örnek teşkil etmektedir. Çalışmada ortaya konan araştırma yaklaşımı sayesinde çok büyük miktardaki veri setleri hızlı ve etkili bir şekilde analiz edilmiştir. İçerik analizi işlemlerinin otomatize bir şekilde uygulanmasıyla araştırmanın sonuç çıktıları kısa sürede elde edilmiştir. Araştırma; kurumların Twitter ortamındaki iletişimlerinde diyalojik iletişimi ve Grunig-Hunt’un dört modelini uygulama biçimlerine yönelik bir veri çıktısı sunmaktadır.

Özet olarak, çalışma; iklim acil eylemi kapsamında kamuoyunu bilgilendirme ve onları ikna etmeye yönelik iletişimler üzerine bir analiz sunmaktadır. Araştırma, kapsamlı bir şekilde halkla ilişkiler ve iklim krizi problemini birlikte ele alan ilk çalışmalardan bir tanesidir. Çalışma bu yönüyle “İklim Değişikliği İletişimi” kavramının Türkçe literatürde tanımlanması ve veri teknolojilerinin halkla ilişkiler yaklaşımlarına uyarlanması açısından da önem arz etmektedir.

4.4 Araştırma Soruları

AS1: İklim aktörleri Twitter sayfalarında diyalojik ilkeleri nasıl kullanmaktadır? AS2: İklim aktörlerinin diyalojik ilkeleri, Twitter’da uygulamaları açısından bir farklılık gösteriyor mu?

AS3: Hedef kitleler beğeniler, retweetler ve yorumlar açısından Twitter’daki aktörlerle nasıl etkileşime girmektedir?

AS4: İklim aktörleri arasında beğeniler, retweetler ve yorumlar açısından kamu katılımında bir fark var mı?

AS5: İklim aktörleri Twitter’ı Grunig ve Hunt’un dört modeline göre nasıl konumlandırmaktadır?

AS6: Çevre ve iklim değişikliği hakkında Türkiye’de Twitter ortamında gerçekleştirilen tartışmalarda sorun olarak görülen konular nelerdir? Bu konuların dağılımları nasıldır?

4.5 Araştırmanın Sınırlılıkları

  • Twitter’dan veri çekme işlemi sırasında hem Python programı hem de Twitter API’dan kaynaklı veri kayıpları olabilmektedir.

  • Bazı iklim aktörlerinin Twitter paylaşımlarında yeterince iklim konusuyla ilgili yeterince veri bulunmamasından bu aktörlerin konuya yeterince önem vermediği sonucu çıkarılmamalıdır.

  • Çalışmada sadece Türkçe dilinde paylaşılan tweetler baz alınmıştır. Aktörlerin diğer dillerde yapılan paylaşımları göz ardı edilmiştir.

  • Diyalojik iletişim ve dört model için kullanılan veriler anlamsal olarak incelenmemiştir. İçerikler araçsal olarak ele alınmıştır. Örneğin; fotoğraf içerisinde yer alan görselin anlamı incelenmemiştir.

  • Kurumların başındaki yetkililer de kurum adına paylaşımlar yapabilmektedir. Örneğin, bir bakanlığın başında bulunan yetkili kendi Twitter hesabından açıklamada bulunabilmektedir. Bu tweetler çalışmada yer almamıştır.

  • 01 Ocak 2020 – 01 Ocak 2022 tarihleri arasında toplam 10 farklı iklim aktöründen veriler toplanmıştır.

  • Konu modelleme analizinde, doğrudan çevre ve iklim konu modellemesi olduğu için araştırmaya sadece sivil toplum kuruluşları araştırmaya dahil edilmiştir.

4.6 Araştırma Yöntemi

Bu çalışmada birden fazla araştırma yaklaşımı kullanılmıştır. Çalışma kapsamında, içerik analizi290 yoluyla veriler tanımlanmış, verilerden farklı değişkenler türetilmiş, veriler belirli kavramlar ve temalar çerçevesinde bir araya getirilmiştir.

Sosyal ağlardan elde edilen veriler yapısı gereği nitel ve nicel özelliklere sahip yöntemsel yaklaşımların kesişim noktasında yer almaktadır. Dijitalde yer alan yapısal ya da yapısal olmayan verilerden özellik çıkartımı yapılmış; bu çıkartımla değerli olabilecek veriler elde edilmiştir. Bu yöntemsel yaklaşım yabancı literatürde “Computional Social Science - CSS” olarak adlandırılmaktadır. Bu kavram, Türkçe’ye “Hesaplamalı Sosyal Bilimler” olarak çevrilmektedir.

Sosyal bilimlerin bilgisayar bilimi ve mühendislik alanlarıyla entegrasyonu yeni bir çalışma alanı olarak hesaplamalı sosyal bilimleri üretmiştir. Bu alan; insan davranış teorilerini geliştirmek için sosyal medya, idari kayıtlar ve tarihi arşivler gibi yeni dijital veri kaynakları için hesaplama yöntemlerini uygulamaktadır (Edelmann, Wolff, Montagne ve Bail, 2020). Hesaplamalı Sosyal Bilimler (Computational Social Science- CSS), sosyal simülasyon, ağ analizi ve sosyal medya analizi yoluyla sosyal ve davranışsal dinamikleri araştıran bir bilimdir.291

Hesaplamalı sosyal bilimler, bireysel aktörlerden en büyük gruplara kadar birçok ölçekteki sosyal evrenin hesaplama aracıyla disiplinler arası araştırması olarak tanımlanabilir. Örneğin, sosyal gruplaşmaların “birçok ölçeği”, bazen aynı anda olmak üzere çok çeşitli organizasyonel, zamansal ve mekansal boyutları içerir. Ek olarak, hesaplama veya hesaplama yaklaşımları, bilgi çıkarma algoritmalarından bilgisayar simülasyon modellerine kadar çeşitli temel kavram ve teorilerin yanı sıra çok sayıda bilgisayar tabanlı araçlara atıfta bulunur. Hesaplama araçlarının geniş karakteri ve sürekli geliştiği göz önüne alındığında daha pek çoğu icat edilecektir. Hesaplamalı sosyal bilimler tüm sosyal bilim disiplinlerin, uygulamalı bilgisayar bilimlerin ve ilgili disiplinlerin kesiştiği noktada heyecan verici geniş bir bilimsel araştırma alanını içermektedir (s. 2).292

İlk olarak, iklim aktörlerinin diyalojik iletişim ilkelerini nasıl kullandığına yönelik bir araştırma yapılmıştır. İçerik analizi yöntemi kullanılarak, iklim aktörlerinin iletişimlerinde hangi içerikleri ne ölçüde kullandığının frekansları çıkartılmış ve ilgili istatiksel testler yapılmıştır. İkinci olarak; İklim aktörlerinin Grunig ve Hunt’un dört modelini kullanımlarına yönelik yapılan araştırmada da bu frekanslar kullanılmıştır. Daha önce yapılan çalışmalara uygun olarak frekanslar halkla ilişkiler dört modeline uyarlanmıştır. Son olarak; çevre ve iklim değişikliği hakkında Türkiye’de Twitter ortamında gerçekleştirilen tartışmalarda sorun olarak görülen konular neler olduğu araştırılmıştır. Analiz sürecinde RStudio, Python, Google Spreadsheet ve Microsoft Excel programları kullanılmıştır.

4.6.1 Araştırma Yaklaşımı Hakkında Teorik Perspektif

4.6.1.1 Veri Madenciliği

Çalışma kapsamında birincil ve ikincil kaynaklardan yararlanılmıştır. Araştırma sürecinde problemin belirlenmesi, verinin elde edilmesi, veri ön işlemesi, özellik çıkartımı, sonuç çıktılarının test edilmesi süreçlerinden geçilmiştir. Bu aşamalar araştırma kısmında açıklanmıştır.

Problemleri çözmek ve verilerden faydalı bilgilerin çıkartılabilmesi için makul derece de iyi tanımlanmış aşamalara sahip bir süreç izlenerek sistematik biçimde ilerlenmelidir. Bu tanımlanmış yapılardan bir tanesi CRISP-DM’dir. Böyle bir süreç ile çalışmak veri analitiği sorunları hakkındaki düşünceleri yapılandırmak için güvenilir bir çerçeve sağlamaktadır (Provost ve Fawcett, 2013: 14).

Şekil 4.1: CRISP Veri Madenciliği Süreci.

Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Figure 1.1: Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Kaynak: (Provost ve Fawcett, 2013: 27)293

Problemi anlama: Problemin tanımlanması, başlangıçta çözülmesi gereken sorunu anlamak için çok önemlidir. Bu açıkça görülebilir, ancak iş projeleri nadiren açık ve net veri madenciliği sorunları olarak ve önceden paketlenmiş olarak gelmektedir. Veriyi anlama: Amaç, iş problemini çözmekse veriler çözümün oluşturulacağı mevcut ham maddeleri içerir. Verilerin güçlü yanlarını ve sınırlamalarını anlamak önemlidir. Çünkü nadiren problemle tam bir eşleşme nadiren vardır. Geçmiş veriler, genellikle mevcut iş sorunuyla ilgili olmayan amaçlar için veya hiçbir açık amaç olmaksızın toplanır. Bir müşteri veri tabanı, bir işlem veri tabanı ve bir pazarlama yanıtı veri tabanı farklı bilgiler içerir, kesişen farklı popülasyonları kapsayabilir ve değişen derecelerde güvenilirliğe sahip olabilir (Provost ve Fawcett, 2013).294

Veriyi hazırlama: Genellikle verilerin manipüle edildiği ve daha iyi sonuçlar veren formlara dönüştürüldüğü veriyi anlamayla beraber veriyi hazırlama aşamasını ifade etmektedir. Örnek olarak; eksik değerleri çıkartmak ya da eksik veriye ortalama değer atmak, verileri farklı veri formatına çevirmek, veride aykırı değerler varsa bunların çıkartılması ya da normalleştirilmesi, ölçeklendirilmesi gibi birçok veri hazırlama tekniği bulunmaktadır.

Modelleme: Modelleme çıktısının bir tür model veya verideki düzenlilikleri yakalayan örüntüsü olarak tanımlanabilir. Tanımlanan problemin hedeflerinin gerçekleştirilmesi ve bundan istenilen sonuçların çıktısının sağlanması için araştırmada doğru algoritmanın kullanılması büyük önem arz etmektedir. Değerlendirme: Değerlendirme aşamasının amacı, veri madenciliği sonuçlarını titizlikle değerlendirebilmekle beraber araştırmaya, geçerli ve güvenilir biçimde devam edildiğinden emin olmaktır.

Araştırmada yukarıda tanımlanan tüm aşamalar uygulanmıştır. Problemi tanımlama öncesinde, birçok farklı hesaptan (aktörden – üniversiteler vb.) yarı yapılandırılmış veri setleri sağlanmıştır. Bu veri setleriyle ve araştırmanın amacı doğrultusunda, iklim aktörleri sınırlandırılmıştır. Çalışmanın teorik alt yapısına uygun bir şekilde, verilerden özellik çıkartımı işlemleri yapılmıştır. Örneğin, çalışmanın teorik bağlamında araştırılan diyalojik iletişim için linklerden kendi web sitesi paylaşımı, sosyal medya paylaşımı sınıflandırmaları yapılmıştır. Bu aşamada bazı problemlerle karşılanmıştır. Linklerin birçoğu; Bitly: URL’leri formatında yer almaktaydı. Bunun için ayrı bir algoritma yazılmıştır. Bu algoritma sayesinde, veri seti içerisinde yer alan tüm gözlemlerin linkleri taratılarak gerçek sayfa linklerine ulaşılmıştır.

4.6.1.2 Çevre ve İklim Konu Modellemesi

Otomatik İçerik Analizi (ACA), medya içeriğini otomatik olarak analiz etmek için kullanılan bir teknikler kombinasyonlarını ifade etmektedir. Eylemler ve iletişimler; teknolojik, bilişim sistemlerinin ilerlemesi sonucunda çevrimiçi ortamda daha sıklıkla gerçekleşmektedir, böylece dijital formatta kayıt halinde ve sayıca fazla olduğu göz önüne alınırsa, bu büyük miktardaki veriyi otomatik bir şekilde analiz etmek bir zorunluluk halini almıştır. Hesaplamalı Sosyal Bilimler çerçevesinde yer alan, sözlük ve kelime frekansı tabanlı yöntemlerde; doğal dil işleme, denetimli ve denetimsiz makine öğrenimi dahil olmak üzere bilgisayar bilimi ve hesaplamalı dilbilim gibi disiplinlerin tekniklerinden yararlanılmaktadır.295

Şekil 4.2: Veri Yöntemleri Olarak Metne Genel Bakış.

Kaynak: (Grimmer ve Stewart, 2013: 268)

Figure 1.2: Kaynak: (Grimmer ve Stewart, 2013: 268)

Kaynak: (Grimmer ve Stewart, 2013: 268)

Gözetimli Öğrenme (Supervised Learning-Classification): Gözetimli öğrenme ya da denetimli öğrenme olarak adlandırılan bu öğrenme yaklaşımında amaç, doğru değerlerin bir süpervizör tarafından sağlanan girdiden çıktıya kadar bir eşleme öğrenmektir. Gözetimsiz Öğrenme (Unsupervised Learning-Clustering): Gözetimsiz ya da denetimsiz öğrenmede gözetimli öğrenmedeki gibi bir süpervizör bulunmamaktadır. Elimizde sadece girdi verisi bulunur. Amaç girdi düzenliliklerini bulmaktır. Girdi uzayının belirli kalıplarında diğerlerinden daha sık meydana gelen bir yapı bulunmaktadır. Genellikle neyin olup neyin olmadığı görülmek istenir. İstatistikte buna yoğunluk tahmini denir. Çalışmanın iklim konularını sınıflandırmaya yönelik yapılan makine öğrenmesi araştırmasında bilinmeyen kategoriler için olan tam otomatik kümelemeyi ifade eden denetimsiz öğrenme yöntemi kullanılmıştır. Denetimsiz öğrenmede, küme sayısını ifade eden k (k-means) değeri 20 olarak belirlenmiştir. Veri setindeki içerikler, belirlenen 20 adet kümede gruplanmıştır. Literatür bilgisiyle benzer başlıklar ve iç içe geçen temalar tek başlık altında toplanmıştır. Sonuç olarak, 9 farklı kategori belirlenmiştir.

Metinler denetimsiz öğrenme yöntemi kullanılarak ilk önce 20 kümede sınıflandırılmıştır. Bunun için RStudio programı ve quanteda kütüphanesi (Topic models) kullanılarak LDA konu modellemesi kullanılmıştır. Latent Dirichlet Allocation, doğal dil işlemede (NLP – Natural Language Processing) kullanılan her bir belgenin bir konu koleksiyonu kabul edilmesi ve belgedeki her kelimenin konulardan birine karşılık gelmesi mantığı ile çalışmaktadır. Bu, belgelerin doğal dilin tipik kullanımını yansıtacak şekilde; ayrı gruplara ayrılmak yerine, içerik açısından birbirleriyle “örtüşmesine” olanak tanımaktadır.296 Yapılan denetimsiz öğrenme çıktılarına göre benzer sonuçlar / anlamlar çıkan kümeler birleştirilerek 9 adet sınıfa kadar indirgenmiştir.

LDA yönetimi ile yapılan iklim çalışmalardan bir tanesi de Boussalis ve Goan’nın “Text-mining the signals of the climate doubt” araştırmasıdır. Bu araştırmada 1998-2013 yıllarını kapsayan 19 organizasyondan elde edilen 16000 doküman taranmıştır. Araştırmanın sonucuna göre, iklim tartışmaları bu zaman aralığında artış göstermiştir.297

İklim iletişimi zorlukları başlığında değinilen mesajların karmaşıklığı, verilerin kümelenmesi sürecinde de ortaya çıkmıştır. Tema çeşitliliğinin fazlalığı ve konuların birbirleriyle iç içe geçmiş olması sınıflandırma sürecinde güçlükler meydana getirmiştir.

Tablo 4.1: Çevre ve İklim Temaları.

Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Figure 1.3: Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Biyoçeşitlilik: Bu kategoride, doğal hayatın gerektirdiği biyoçeşitlilik, çeşitliliğin devam ettirilmesi, doğaya zarar vermeyen iş biçimlerinin ortaya konmasına yönelik olarak atılan tweetleri içermektedir.

İklim: İklim, sosyal adalet, eşitsizlik, ekofeminizim, hayvan hakları gibi konular bu sınıf içerisine dahil edilmiştir.

Sürdürülebilirlik: Sürdürülebilirlik kapsamında, atıkların geri dönüşümü, yeşil ekonomi, tüketimin azaltılması, sıfır atık hedefine ulaşılması vb. konularını kapsar. Çevre: Bu sınıfta orman, çevre kirliliği, yaban hayatı, ekosistem gibi çevreyle doğrudan bağlantılı olabilecek tweetler esas alınmıştır. Aktivizm: Çevre, iklim ve diğer aktivist konularda yer alabilecek tweetler bu kategoride sınıflandırılmıştır. Diğer: İklim ya da çevreyle ilgili olmayan tweetleri kapsamaktadır. Kutlama, taziye, etkinlik duyurusu, teşekkür mesajlarını ifade etmektedir. Bilgilendirme: Çevre, doğa, iklim konularında bilgilendirici ve eğitici unsurları kapsamaktadır. Sosyal Sorumluluk: Bu kategori iş birliği, gönüllülük, bağış, eğitim, farkındalık oluşturma temalarını kapsamaktadır. Madencilik: Madencilik faaliyetlerinin ele alındığı ve bu faaliyetlere karşı çıkıldığı eylemleri içermektedir.

4.6.2 Evren ve Örneklem

Twitter kuruluşların, hükümetlerin ve siyasi kampanyaların faaliyetlerinde giderek daha önemli bir rol oynamaktadır (Sundstrom ve Levenshus, 2017). Kişiler ve kuruluşlar için Twitter, ulusal ve uluslararası etkinlikler hakkında gerçek zamanlı bilgiler sunmaktadır. Araştırmanın veri kaynağı, sosyal ağ uygulaması Twitter’dan elde edilmiştir.

Twitter üç nedenden dolayı tercih edilmiştir (Wang & Yang, 2020: 10). 1) Küresel şirketler tarafından en yaygın kullanılan sosyal medya kanalı olması. 2) Diyalojik iletişim için mention, hashtag, media, linkler gibi birçok faydalı özellik sunması. 3) Hemen hemen tüm kurumların Twitter sayfalarına herhangi bir kullanıcı tarafından erişilebilir olmasıdır.

Aktörler, iklim aktörleri konusunda daha önce yapılmış çalışmalardan yola çıkılarak belirlenmiştir (Özer, 2017; Özmen, 2011; Ü. Şahin, 2014). Politikaların yürütülmesi, izlenmesi, denetlenmesi, geliştirilmesi görevleri olan bakanlıklarla (Yağmurlu, 2019); ve toplumsal çıkarları ve hakları koruma, sosyal, toplumsal ve çevresel konularda bireyleri eğitme, bilinçlendirme misyonu olan sivil toplum kuruluşları; araştırma örnekleminin iki ana aktörüdür. Araştırmada, 5 sivil toplum kuruluşu ve 5 bakanlık olmak üzere on farklı aktör yer almaktadır. Araştırma 01.01.2020 ile 01.01.2022 tarihleri arasındaki iki senelik zaman aralığını kapsamaktadır. İklim aktörlerinin bu iki yıllık zaman periyodundaki tüm tweetleri, çalışmanın örneklemini oluşturmaktadır.

4.6.3 Verilerin Toplanması ve Analizi

Verilerin toplanması süreci Python ve Twitter API aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Analizler ve diğer uygulamalar için Python, RStudio, Google Spreadsheet, Excel programları birlikte kullanılmıştır. Tüm aktörler için veri çekme işlemi ayrı ayrı gerçekleşmiştir. Veri çekme işlemi iki senelik zaman aralığını kapsamaktadır. Araştırma kapsamında 01/01/2020 – 01/01/2022 tarihleri arasındaki ilgili aktörlerin tüm tweetleri toplanmıştır. Toplam gözlem sayısı N = 17381’tir. Araştırma tasarımı oluşturulana kadarki süreçte, çalışılan veri sayısı 110513’tür. Tasarım oluşturma süreçlerinde belediye, iş dünyası, üniversiteler dahil olmak üzere farklı aktörlerden veriler çekilerek onların içerikleri incelenmiştir. İnceleme sonucunda; bakanlıklar ve sivil toplum kuruluşları, karşılaştırma bakımından en uygun iklim aktörleri olarak belirlenmiştir.

n_stk:9617+ n_bakanliklar: 7764 = 17381

Şekil 4.3: Sivil Toplum Kuruluşları Tweet Sayısı 2020-2021.

Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Figure 1.4: Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Şekil 4.4: Bakanlıklar Tweet Sayısı 2020-2021.

Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Figure 2.1: Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Tablo 4.2: Bakanlıklar ve STK’ların Toplam Tweet Sayısı Betimsel İstatistikleri.

Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Figure 2.2: Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

4.7 Bulgular

Bu başlıkta, araştırmanın bulguları yorumlanmakta ve araştırma sorularına cevaplar aranmaktadır. Çalışma kapsamında; (1) diyalojik iletişim, (2) dört-model ve (3) çevre ve iklim konu modellemesi olmak üzere üç farklı araştırmanın bulguları ortaya koyulmaktadır.

4.7.1 Diyalojik İletişim

AS1: İklim aktörleri Twitter sayfalarında diyalojik ilkeleri nasıl kullanmaktadır? AS2: İklim aktörlerinin diyalojik ilkeleri, Twitter’da uygulamaları açısından bir farklılık gösteriyor mu?

Sivil toplum kuruluşları ve bakanlıklar, 2020-2021 zaman aralığında toplam 17381 tweet atmışlardır. Sivil toplum kuruluşlarının 9617 tweet attığı gözlemlenmiştir. STK’ların tweetlerinin toplam tweetlere oranı %57,65’tir. Bakanlıklar 7764 tweet atmıştır, bunun toplam tweetlere oranı %42,35’tir.

İlk araştırma soruları AS1 ve AS2, bakanlıklar ile sivil toplum kuruluşlarının Twitter sayfalarındaki diyalojik ilkeleri uygulama biçimlerinin farklılığına odaklanmaktadır. Bilginin kullanışlılığı ilkesine göre; kurumlarca en sık kullanılan bilgi paylaşım biçimlerinin fotoğraflar olduğu tespit edilmiştir (%51,77, n_fotoğraf = 9492). İkinci sırada ise daha çok metin formatında içerikler (%33,88, n_metin = 6212) paylaştıkları gözlemlenmiştir. En az frekansta paylaşım yapılan içerik türünün ise videolar (%9,15, n_video = 1677) olduğu saptanmıştır. Ayrıca ki-kare testi STK’lar ve bakanlıkların fotoğraf (p < .001), metin (p < .001), video (p < .001), kullanımları arasında istatistiksel olarak önemli farklılıklar olduğunu göstermektedir. Daha spesifik olarak, aşağıda Tablo 4.3’de gösterildiği gibi, sivil toplum kuruluşları paylaşımlarında; metin (%41,44, n_metin = 3985) ve (%53,99, n_fotoğraf = 5192) fotoğraf formatlarını içerik olarak bakanlıklara göre daha fazla kullanmışlardır. Video paylaşımlarında ise bakanlıklar (%15,93, n_video = 1237) STK’lardan (%4,58, n_video = 440) önemli ölçüde daha fazla içerik paylaşmışlardır.

Ziyaretçilerin elde tutulması ilkesi, tüm kuruluşların tweetlerinin %14,73’ü (n_kendiwebsitepaylaşımı = 2700) oranında kendi web sayfalarına bağlantılar içermektedir. Ki-kare testi bakanlıkların (%17,90, n_kendiwebsitepaylaşımı = 1390), ve STK’ların (%13,62, n_kendiwebsitepaylaşımı = 1310), kendi websitesi paylaşımlarında (χ2(1, n_kendiwebsitepaylaşımı = 2700) = 1009.8, р < .001) önemli ölçüde farklılaştığını göstermektedir. Sosyal medya paylaşımları ise toplam tweetlerin %5,05 oluşturmaktadır. Yapılan ki-kare (χ2(1, n_(sosyal-ağ-paylaşımı) = 926) = 8.5371, р > .001) testi sonucunda bakanlıklar ve STK’ların sosyal medya paylaşımları arasında anlamlı bir farklılık olmadığını görülmektedir.

Yeniden Ziyaretçi Sağlama ilkesi; toplam tweetlerin %76,80’de (n_(ek-bilgiler) = 14081) ek bilgilerin alınabileceği web sitelerine bağlantılar yer almaktadır. STK’lar (%83,48, (n_(ek-bilgiler)= 8028) önemli ölçüde bakanlıklara (%77,96 n_(ek-bilgiler)= 6053) göre daha fazla ek bilgilerin yer aldığı web sitesi bağlantısı paylaşımı yaptığı tespit edilmiştir (χ2(1, n_(ekbilgi-sayfaları) = 14081) = 2429.7, р < .001). Diyalojik döngü ilkesi tüm kuruluşların %4,07’i kullanıcı tweetlerine cevap vermiştir. Ki-kare testi, STK’lar (%3,97, n_cevaplama= 382) bakanlıklara (%4,69, n_cevaplama= 364) göre (χ2(1, n_cevaplama = 746) = 225.25, р < .001) istatistiksel olarak manidar ölçüde daha fazla kullanıcılara yanıt verdiğini göstermektedir. Kuruluşlar tweetlerin %16,59’da kullanıcı etiketlemişlerdir. Yapılan ki-kare testinde STK’lar (〖%13,40,n〗_etiketleme=1289) ve bakanlıklar (%22,58, n_etiketleme = 1753) kullanıcıların etiketlenmesi açısından manidar bir farklılığın olduğu ortaya çıkarmıştır (χ2(1, n_etiketleme = 3042) = 1727, р < .001). Bir diğer diyalojik döngü indeksi olan hashtag kullanımında; kuruluşlar tweetlerin %37,56’da (n_hashtag=6887) hashtag kullanmıştır. Ki-kare testi neticesinde STK’lar (%40,66, n_hashtag = 3910) bakanlıklardan (〖%38,34,n〗_hashtag = 2977) önemli ölçüde daha fazla hashtag kullandığı tespit edilmiştir (χ2(1, n_hashtag = 6887) = 1220.2, р < .001).

Tablo 4.3: Diyalojik İletişim Prensiplerinin Frekansı.

Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Figure 2.3: Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

AS3: Hedef kitleler beğeniler, retweetler ve yorumlar açısından Twitter’daki aktörlerle nasıl etkileşime girmektedir?

AS4: İklim aktörleri arasında beğeniler, retweetler ve yorumlar açısından kamu katılımında bir fark var mı?

Araştırmada kitlelerin Twitter’daki kuruluşlarla beğenileri, retweetleri ve yorumlarından yola çıkarak etkileşim kurma biçimleri incelenmiştir. Kuruluşların retweet sayıları: 0 ile 31864 arasında, ortalaması 25 (SD = 509), beğeni sayıları: 0 ile 82816 arasında, ortalaması 281 (SD = 1413), yorum sayıları: 0 ile 8596 arasında, ortalaması 21 (SD = 156) olarak tespit edilmiştir. Yapılan normallik testi; beğeni, retweet ve yorum verilerinin normal bir dağılım izlemediğini göstermektedir. Literatürde normallik testinin yapılabilmesi için örneklem değerinin N < 5000’den küçük olması gerektiği belirtilmektedir. Büyük veri setlerinde normallik varsayımlarının yapılmasının gereksizliğini vurgulayan görüşler de bulunmaktadır (Cross Validated). Bu sebepten dolayı, veri setinden rastsal olarak 2000 örneklem seçilmiştir. Aykırı değerler çıkartılarak tekrar normallik testleri uygulanmıştır. Yine de veri setinin normal dağılımı sağlamadığı tespit edilmiştir.

Tablo 4.4: Beğeni, Retweet ve Yorum Sayısı Betimsel İstatistikler.
Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Figure 3.1: Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Araştırma; kuruluşların diyalojik iletişiminin halkın katılımı üzerindeki etkisine de odaklandı. Her diyalojik ilke indeksi için beğeni, retweet ve yorum ortalamaları; aşağıda Tablo 4.5’de gösterilmektedir. Yapılan Kruskal Wallis testi sonuçları; metin [H(1, 6212)= 3740.7, p<.001], fotoğraf [H(1, 9492)= 5394.7, p<.001], video [H(1, 1677)= 625.0, p<.001], kurumların kendi web sitesi paylaşımları [H(1, 2700)= 1708.9, p<.001], sosyal ağ paylaşımları [H(1, 926)= 520.3, p<.001], ek bilgilerin alınabileceği web sitelerine bağlantıları [H(1, 14081)= 7344.5, p<.001), kullanıcı tweetlerinin cevaplanması [H(1, 746)= 44.9, p<.001], bir tweette kullanıcıların etiketlenmesi [H(1, 3042)= 1368.0, p<.001], hashtag kullanımı [H(1, 6887)= 3666.9, p<.001] ve beğeni sayıları arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir. Retweetler için yapılan Kruskal Wallis testi sonuçları da; metin [H(1, 6212)= 3118.8, p<.001], fotoğraf [H(1, 9492)= 4625.2, p<.001], video [H(1, 1677)= 413.4, p<.001], kurumların kendi web sitesi paylaşımları [H(1, 2700)= 1414.5, p<.001], sosyal ağ paylaşımları [H(1, 926)= 406.2, p<.001], ek bilgilerin alınabileceği web sitelerine bağlantıları [H(1, 14081)= 6211.1, p<.001), kullanıcı tweetlerinin cevaplanması [H(1, 746)= 68.8, p<.001], bir tweette kullanıcıların etiketlenmesi [H(1, 3042)= 1106.6, p<.001], hashtag kullanımı [H(1, 6887)= 3061.9, p<.001] ve retweet sayıları arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir. Ek olarak, yorum sayısı ile metin [H(1, 6212)= 2599.6, p<.001], fotoğraf [H(1, 9492)= 4596.0, p<.001], video [H(1, 1677)= 608.9, p<.001], kurumların kendi web sitesi paylaşımları [H(1, 2700)= 1559.1, p<.001], sosyal ağ paylaşımları [H(1, 926)= 491.8, p<.001], ek bilgilerin alınabileceği web sitelerine bağlantıları [H(1, 14081)= 6178.3, p<.001), kullanıcı tweetlerinin cevaplanması [H(1, 746)= 69.7, p<.001], bir tweette kullanıcıların etiketlenmesi [H(1, 3042)= 785.5, p<.001], hashtag kullanımı [H(1, 6887)= 2192.8, p<.001] arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir.

Tablo 4.5: Diyalojik İletişim Kullanıcı Etkileşimi Test Sonuçları.
Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Figure 3.2: Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

4.7.2 İklim Aktörleri İletişimlerinin Grunig – Hunt’un Dört Modeli Bağlamında Değerlendirilmesi

AS5: İklim aktörleri Twitter üzerindeki iletişimlerini Grunig ve Hunt’un dört modeline göre nasıl konumlandırmaktadır?

Grunig’in dört model yaklaşımı, temelde modelleri, onların tek yönlü mü yoksa iki yönlü mü, asimetrik mi yoksa simetrik mi olmalarına göre sınıflandırmaktadır. Bu kodlama kategorilerinin çoğu önceki sosyal medya araştırmalarından uyarlanmıştır (Grunig, 2009; Phillips-LeverWealth) ve teorik bağlama uyacak şekilde değiştirilmiştir. İçerik analizi, araçsal olarak değerlendirilmiştir. Araştırma sürecinde elde edilen veriler, Phillips ve Grunig’in tartışmış olduğu sınıflandırma ölçüsünde de değerlendirilmiştir. İçerikler, birden fazla halkla ilişkiler modeline dahil olabildiğinden dolayı aritmetik ortalama ile hesaplama işlemleri yapılmıştır. Phillips’in Dijital İletişim Araçları Modeli, araştırmanın birinci bölümünde anlatılmıştır. Bu kategorilendirme yaklaşımıyla frekanslar elde edilmiştir ve sonrasında ki-kare testi gerçekleştirilmiştir. Aşağıdaki tabloda Grunig’in dört modeli için belirlenen sınıflandırmalar yer almaktadır.

Dijital çağda, trendler hızla değişmektedir. Halkla ilişkiler uygulayıcıları sosyal medyayı bir halkla ilişkiler aracı olarak görmektedir. Halkla ilişkiler stratejik yönetim paradigması içinde yer alan etkileşim, stratejik iletişim, dört model gibi uygulamaların sosyal medyanın kendi özellikleri içerisinde yer alması, onun kullanımını cazip hale getirmektedir (James, E. Grunig, 2009).

Tablo 4.6: Grunig ve Hunt Dört Halkla İlişkiler Modeli.

Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Figure 4.1: Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Sivil toplum kuruluşları ve bakanlıkların Twitter kullanımları arasındaki ilişkiyi, Grunig ve Hunt’un dört halkla ilişkiler modeli açısından incelemek için ki-kare testi yapılmıştır (Tablo 4.7). Yapılan ki-kare testi sonucu; χ2(3, n_(iklim-aktörleri) = 17381) = 70.338, р < .001 bakanlıklar ve STK’ların Twitter üzerindeki iletişimleri arasında, halkla ilişkiler modelleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğunu ortaya çıkarmıştır. Her iki iklim aktörü grubunun da bilgilendirme modelini ağırlıklı olarak kullandığı tespit edilmiştir. Sivil toplum kuruluşlarının asimetrik ve simetrik modelleri bakanlıklardan daha fazla kullandığı ortaya çıkmıştır. Her iki aktör grubu için model kullanım sıralaması şu şekildedir.

Kamuoyu Bilgilendirme > Asimetrik > Basın Ajansı > Simetrik

Tablo 4.7: Grunig-Hunt Dört Halkla İlişkiler Modeli Çapraz Tablosu.

Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Figure 4.2: Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

4.7.3 Çevre ve İklim Konu Modellemesi

AS6: Çevre ve iklim değişikliği hakkında Türkiye’de Twitter ortamında gerçekleştirilen tartışmalarda sorun olarak görülen konular nelerdir? Bu konuların dağılımları nasıldır?

Aşağıdaki tablo 4.8’de, Türkiye’de 2020 – 2021 yılları arasında, Twitter’da yer alan çevre ve iklim içeriklerinin konusal dağılımı yüzdelik değerler olarak gösterilmiştir. Tweetlerin konu dağılımına bakıldığında, %19.5 ile biyoçeşitlilik konularının ilk sırada yer aldığı görülmektedir. Sırasıyla, %13.3 iklim, %11.7 sürdürülebilirlik, %10.2 çevre, %10.1 aktivizm, %9.8 diğer, %9.0 bilgilendirme, %8.4 sosyal sorumluluk, %8.0 madencilik temalarının tartışıldığı tespit edilmiştir.

Tablo 4.8: Konu Başlıkları ve İlgili Örnek 6 Terim.

Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Figure 4.3: Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

  1. Biyoçeşitlilik Yaşayan doğa anlamına gelen biyolojik çeşitlilik; kara, deniz ve diğer su ekosistemleri ve ekolojik yapılar da dahil olmak üzere tüm canlı organizmalar arasındaki çeşitliliği ifade etmektedir. Ekosistemlerdeki, canlı ve cansız varlıklar arasındaki yere ve zamana göre değişen genler, türler, ekosistemler ve işlevlerin tümünü kapsamaktadır (Atik, Erkoç ve Öztekin, 2010: 4). Bu tema içerisinde yaban yaşamı koruma, avcılığı yasaklanması, zehirsiz bir yaşam alanı oluşturma konuları yer almaktadır. Örnek tweetlerde (Tablo: 4.9); hayvanlar ve bitkilerle alakalı bilgilendirmeler yapılmış, doğal yaşamı koruma ve onu iyileştirme konularına değinilmiş, dünyanın insan dışında diğer türlere de ait olduğu vurgulanmış, insanların ben merkezli etnosentrik bakış açısının değiştirmesi gerektiği uyarıların da bulunulmuştur.

  2. İklim İklim kategorisinde; iklim değişikliği, iklim krizi, küresel ısınma, yeşil enerji, iklim Paris Anlaşması, ikim kriziyle mücadele, adil bir değişim, fosil enerji, ekonomi, sürdürülebilir ekonomi kavramlarının yer aldığı gözlemlenmiştir. Bu terimler; iklim krizi literatürü içerisinde yer alan sorunları tanımlamakta ve iklim krizine yönelik alınacak önlemler (Ponthieu, 2020) arasında da bu terimler ön plana çıkmaktadır. Aynı zamanda; iklim eşitsizliği, enerji biçimlerinin değiştirilmesi – yeşil enerji, iklim krizinin ekonomik etkileri vb. terimlerin her biri aynı zamanda ayrı bir çalışmanın konusu olabilecek kavramlardır.

  3. Sürdürülebilirlik “Doğa”, “gelecek”, “koruma”, “sıfır atık” ve “poşet” sözcüklerinin sürdürülebilirlik teması içerisinde olduğu görülmektedir. Sürdürülebilirlik fikri; doğrudan çevre ve iklim sorunlarını hafifletmek veya çözmekle ilgili olduğundan çevre ve iklim temalı birçok kelime içermektedir. Cam, kâğıt ve plastik gibi kaynakların dönüştürülmesinin önemini anlatan içerikler, sürdürülebilirliğe yönelik eylemler, geleceğin yeşil şehirlerinin oluşturulması ve avcılıkla bağlantılı içerikler de örnek tweetlerde yer almaktadır (Tablo: 4.9).

  4. Çevre Bu temada; “hava kirliliği”, “tarım”, “gıda”, “sağlık”,” sıcak”, “temiz”, “harekete geç” terimleri bulunmaktadır. Örnek tweetlerde (Tablo 4.9), lüzumsuz su kullanımının sonuçlarını; hava kirliliği nedeniyle sağlığı zarar görenler ya da hayatını kaybedenleri; zehirleme yapmanın verimliliği arttırmadığını aksine soluduğumuz havayı, suyu, toprağı, yediğimiz gıdaları zehirlediğini; akarsuların, dağların, toprağın neden önemli olduğunu; yanlış yatırımlarla ve çarpık kentleşmeyle birlikte doğal su kaynaklarının ve doğanın kendisinin zarar gördüğünü anlatan içerikler bulunmaktadır.

  5. Aktivizm Sivil toplum kuruluşlarının yapısı gereği aktivizm temasının ön planda olması beklenen bir durumdur. Bu kategoride “kömür”, “termik santraller”, “imza”, “harekete geç”, “iptal” gibi terimler bulunmaktadır. Aktivizm temalı içeriklerde; genel olarak termik santraller, kömür, altın madenciliği gibi faaliyetlere son verilmesine yönelik imza kampanyaları ve etkinliklerin yapıldığı görülmektedir. İnsanların eylem yapmasını ve kamunun yararına yönelik harekete geçmelerini sağlamayı hedefleyen mesaj içerikleri tespit edilmiştir.

  6. Diğer Diğer temasında genel olarak sivil toplum kuruluşlarının “teşekkür”, “tebrik”, “kutlama”, “destek” ve “baş sağlığı” gibi mesajlarının yer aldığı gözlemlenmiştir. Örnek tweetlerde (Tablo 4.9), bayram ve özel gün kutlamalarını, programlara ya da katılımcılara teşekkürler mesajlarını, doğadaki canlılar ve kişiler için iyi dilek temennilerini içeren mesajlar yer almaktadır. Bu kategoride doğrudan çevre ve iklim konularına dahil olmayan mesajların kümelendiği görülmektedir.

  7. Bilgilendirme Bu kategoride; genel olarak toplumun bilgilendirilmesine, toplumda farkındalık yaratılmasına yönelik mesajlarının yer aldığı gözlemlenmiştir. STK’ların takipçilerle ve diğer kişilerle etkileşeme geçmek amacıyla genelde soru cümleleriyle onları cevap yazmaya teşvik eden ya da doğrudan bir doğa olayı veya başka canlılar hakkında doğrudan bilgi veren tweetler attıkları görülmüştür. Bilgilendirme tweetlerinde; “Bilir misin”, “Görsen tanır mısın”, “kuş”, “bitki”, “çiçek”, “diğer hayvan ve bitkilerle” gibi genel olarak doğa ve çevreyi ilgilendiren söz ve söz öbekleri yer almaktadır. Çevre ve iklim konularıyla ilgili bilgilendirme mesajları, halkı eğitme ve kişilerde farkındalık oluşturma amacı gütmektedir.

  8. Sosyal Sorumluluk Bu kategoride daha çok, sivil toplum kuruluşlarının yapmış olduğu farkındalık çalışmaları, bağış kampanyaları, gönüllülük, sosyal sorumluluk projeleri ön plana çıkmaktadır. Bu sınıflandırmada “gönüllü olmak”, “bağış yapmak”, “doğa”, “ağaç”, “proje”, “çocuk”, “eğitim” gibi terimler yer almaktadır. Örnek tweetlerde (Tablo 4.9) doğanın korunmasına, sürdürülebilirlik etkinliklerine, proje geliştirmeye, fidan bağışlarına, su ve elektrik kullanımına yönelik eğitici tavsiyeler, sosyal sorumluluk çalışmalarına katılımı arttırmayı hedefleyen mesajlar yer almaktadır.

  9. Madencilik Bu kategoride doğrudan madencilikle ilgili “maden”, “ölüm var”, “kömür etme”, “altın”, “yabanda katliam var” vb. terimler ön plana çıkmaktadır. Madencilik faaliyetlerine yönelik eylemler, raporlar, madencilik sektörünün zararları, madencilik iş sahasında gerçekleşen iş cinayetleri ve güvencesizlik, bu sektörün çevreye ve doğaya bıraktığı tahribat ve zararlarla ilgili içerikler yer almaktadır.

Tablo 4.9: Tema Bazlı Tweet Örnekleri.

  1. Biyoçeşitlilik
  • Bugün Dünya Çevre Günü🌍 Bu sene çevre gününün teması: Biyoçeşitlilik Bahçemizdeki böcekten, yol kenarındaki çimene kadar her türlü canlının birbiriyle bağlantısı vardır. Bu çeşitlilik ve bağlantı yaşamın ta kendisidir. https://t.co/bCAOqquAsr

  • Biyolojik çeşitliliğin anahtarı olan ormanları iyileştirmek ve halihazırda devam eden iklim krizinden etkilenen savunmasız topluluklar adına iklim adaleti aramak için dünyanın dört bir yanında çalışmaya devam ediyor. ✊

  • Yerkürede sadece biz yaşamıyoruz. Biyolojik ceşitliliği #yeteryoketme https://t.co/nxVqospYhF

  1. İklim * İklim değişikliği sonucu meydana gelen toprak bozulumunun milyonlarca insanı göç etmeye zorlayacağı öngörülüyor. #ErozyonlaMücadeleHaftası Toprak hakkında merak ettiğiniz her şey için:
  • İklim değişikliği, Türkiye’de kuraklık ve çölleşme riskini her geçen gün daha da artırıyor. Türkiye’de ise ortalama sıcaklık artışı 1,5 dereceyi şimdiden geçti. Azalan yağışlar, artan sıcaklıklar ve aşırı hava olayları ile kentlerimizin direnci düşüyor.

  • İklim Krizinin cephe hattında, Hindistan’ın Sundarbans bölgesinde yükselen deniz adaları yutup, toprakları tuzlandırırken insanların yaşamı zorlaşıyor. Alanları daralan kaplanların da saldırıları artıyor. #iklimkrizi #yukselendeniz

  1. Sürdürülebilirlik * 📌Karton, cam, metal ve plastiğin nasıl geri dönüştüğünü görmek için içeriklerimize göz atabilirsiniz👇 -298 299 #sıfıratık #5D
  • ✂️ Sürdürülebilir enerji kaynakları enerjide bağımlılığı nasıl kırıyor? 📣cevap300 ‘un yayınladığı, derneğimizin çevirdiği ‘Yurttaş Enerjisi: Enerji Demokrasisini Gerçekleştirmek’ kitabında. link: https://t.co/2dUhY1bR40 #enerji #demokrasi #yeşildüşünce #gogreen https://t.co/1iMAP9Bq56

  • #GreenCities, #sürdürülebilir bir geleceği şekillendirmede çok önemli bir role sahip. Her ne kadar önümüzdeki yıl daha fazla içerikle geri dönecek olsak da Umudun Yeri Şehirler projemizin 2021 yılı faaliyetlerini özetleyerek bu yılı özetleme vakti geldi. https://t.co/x4xryTMCrC https://t.co/ZTlnWZg3gl

  1. Çevre * Pestisitler iddia edilen verimliliği sağlamadığı gibi havamızı, suyumuzu, toprağımızı, yediğimiz besinleri zehirliyor. Zehirsiz hava, zehirsiz su, zehirsiz toprak, zehirsiz sofralar istiyoruz! Siz de imza verip sesimizi duyurmamıza yardımcı olabilirsiniz!
  • Dağlar neden önemli? Bitki örtüsü ve topraklar yağmur suyunu depolar, akarsuları düzenler. Dağlar insanlar için de önemlidir. Tarım, ormancılık hayvancılık, madencilik, turizm gibi ekonomik faaliyete ev sahipliği yaparken toprak kayması, erozyon ve sel gibi felaketleri önler.

  • Barajlarımız kuruyor. Yanlış yatırımlar, durdurulmayan kentleşme üstüne temiz su kaynaklarından geçirilmek istenen #kanalİstanbul Suyu umarsızca üretiminde kullanan işletmeler, Yapılmayan yağmur tarımı #ArtıkYeter301 302

  1. Aktivizm * Kirazlı Ruhsatı Durdurulsun! Çanakkale Kirazlı Siyanürlü Altın Madeni Projesi’nin ruhsatı 13 Ekim’de doluyor. Sen de ruhsatın yenilenmesine dur demek için imzala: #KazDağlarıHepimizin #KazDaglarınaDokunm
  • Çanakkale Yenice Çırpılar’da yapılması planlanan termik santral projesinin davası sürüyor. Santralin olası etkilerinin araştırılması ve raporlanması için yeniden oluşturulan bilirkişi heyeti ile ikinci keşif 19 Ekim Cumartesi günü Yenice’de yapılacak. #kömüretme #kazdağıhepimizin

  • Toprağımızı, gıdamızı ve geleceğimizi madenciliğe feda etmeyelim. Tarım topraklarını koruyalım. #gıdanıkoru #madendeğiltarım #buyukovadamadenolmaz

  1. Diğer * Doğadaki tüm dostlarımızın güvenli ve sevgi dolu bir yaşam alanına sahip olması umudu ile… #4EkimHayvanlarıKorumaGünü
    • 303 Yine bir gün sabah304 da sesini duymak ümidiyle. Yol arkadaşlığın için çok teşekkür ederiz. ❤❤❤
  • 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun🇹🇷 #29EkimCumhuriyetBayramı #MustafaKemalAtatürk
  1. Bilgilendirme * Ülkemizdeki ilk bulgularına Oligosen Jeolojik Döneminde (34-23 milyon yıl öncesi) rastlanan kızılçam milyonlarca yıldır ülkemizde doğal olarak bulunmaktadır.
  • Bir kızılçam ağacı 20 yaşına kadar atmosferden 80 kg karbondioksit alır, 58 kg oksijen üretir. Ürettiği oksijen 142 kişinin 1 günlük tükettiği oksijen kadardır🌳#yeşilbilgi

  • Bal arıları, kovanın enerji kaynağı gereksinimi için çiçeklerden veya bazı bitkilerin salgılarından nektar ve polen toplarlar. Bir işçi arının günde yaklaşık 10-24 kez nektar seferi yaptığını biliyor musunuz? Arılar hakkında daha fazla bilgi için:

  1. Sosyal Sorumluluk * “Türkiye’nin Bozkır Ekosistemlerinin Korunması ve Sürdürülebilir Yönetimi Projesi” kapsamında Şanlıurfa’da bir dizi etkinlik gerçekleştirildi🌾305 306307 #DKM #natureconservationcentre #dogakoruma #conservationinturkey #conservationturkey #bozkırkoruma
  • Fidan Bağışlarınızla 2020’de 4 Mevsim Rengarenk🌳🐝 🐠🌷🦋 Yeni yılda fidan bağışında bulunun, hayatı renklerine kavuşturun🌈 Fidan bağışı için:

  • 💧% 4’e kadar daha az su kullanabilen su tasarruflu duş başlıkları takın. 💧Sızdıran duşları düzeltin. - #EvdeKal #suyukoru

  1. Madencilik * Tema Vakfı, Kaz Dağları Yöresinde Madencilik adlı bir rapor yayınladı. Resmi verilere dayanan rapora göre, Kaz Dağları Yöresi’nin yüzde 79’u maden ruhsatlı.” https://t.co/NpfJPqxqSB
  • Kaz Dağları Yöresi’nde Madencilik Raporumuz yayında. Resmi verilere dayanan rapora göre, Kaz Dağları Yöresi’nin %79’u maden ruhsatlı! Raporun detayları için link: https://t.co/xBUxNrfjRR #KazDağlarıRaporu #KazDağlarıHepimizin https://t.co/6esAoDfrpO

  • Kömür hem madencilik sürecindeki iş cinayetleri ve güvencesizlik açısından hem de enerji üretim sürecinde sebep olduğu hava kirliliği açısından önemli bir problem. Peki gerçekten ekonomik bağımsızlık için kömüre bağımlı olmak zorunda mıyız? #yeşildüşün #gogreen #greenwave

Türkiye’de, 2020-2021 yılları içerisindeki çevre ve iklim konularının tematik dağılımı yüzdelik değerler olarak belirtilmiştir. STK’ların konularının dağılımını (Şekil 4.5); sırasıyla %19.5 ile biyoçeşitlilik, %13.3 iklim, %11.7 sürdürülebilirlik, %10.2 çevre, %10.1 aktivizm, %9.8 diğer, %9 bilgilendirme, %8.4 sosyal sorumluluk, %8 madencilik olarak tespit edilmiştir.

Şekil 4.5: 2020-2021 Çevre ve İklim Tweetlerin Tematik Oransal Dağılımı.

Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Figure 4.4: Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Şekil 4.6 incelendiğinde, öne çıkan ilk üç başlık; 1) biyoçeşitlilik, 2) iklim ve 3) sürdürülebilirliktir. Bu üç konunun kesişimleri bulunmaktadır ve ortak terimlere sahip olduğu gözlemlenmiştir. Bu temalar arasındaki belirgin çizgilerin olmaması mesajların bazı durumlarda üç sınıfa da dahil olabileceğini göstermektedir. Aynı zamanda bu ilk üç temanın; X ve Y eksenlerinin kesişim noktasına yani merkeze yakın olması, sivil toplum kuruluşlarının genel olarak bu üç konu ağırlığında iletişimlerini sürdürdüğü sonucuna varılmaktadır. Çevre (4) ve aktivizm (6) temalarının kesişim noktaları olduğu görülmektedir. Genel olarak, madencilik, ağaç kesimi, HES gibi nedenlerden, çevrenin zarar görmemesi için aktivist faaliyetlerde bulunulduğundan çevre (4) ve aktivizm (6) temalarının birbirleriyle uyumlu olduğu ifade edilebilir. Kutlama, tebrik, teşekkürler gibi mesajların yer aldığı diğer (6) temasının bağımsız bir şekilde konumlandığı gözlemlenmektedir. Benzer şekilde bilgilendirme (7), sürdürülebilirlik (8), madencilik (9) temalarının da bağımsız bir şekilde konumlandığı görülse de bu temaların diğer temalara yakın oldukları da söylenebilir.

Şekil 4.6: Çok Boyutlu Ölçekleme Yoluyla Konular Arası Mesafe Haritası.

Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Figure 4.5: Kaynak: (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 42)

Yukarıdaki çıktılar doğrultusunda; araştırmanın ana teması olan çevre ve iklim konuları, denetimsiz öğrenme yöntemiyle kümelendirilmiştir. Bu doğrultuda, 9 ana tema belirgin olarak öne çıkmaktadır. Tespit edilen bu konular, araştırma kapsamında belirlenen sivil toplum kuruluşlarının 2020-2021 yılları içinde; çevre ve iklim konularında attıkları tweetlerinin konu dağılımını ortaya çıkarmıştır.

4.8 Araştırma Bulgularının Değerlendirilmesi

Bu başlıkta, araştırma bulguları yorumlanmakta ve araştırma sorularına cevaplar aranmaktadır. Çalışma kapsamında, sivil toplum kuruluşlarının ve bakanlıkların Twitter verileri toplanmış ve incelenmiştir. Bu veriler, literatürde bahsedilen diyalojik iletişim ilkeleri ve dört halkla ilişkiler modelleri bağlamında değerlendirilmiştir. Son olarak; iklim değişikliği iletişimi bağlamında çevre ve iletişim tartışmalarının neler olduğu ortaya koyulmuştur.

Son yıllarda, iklim değişikliği üzerine sosyal medya çalışmaları artmaktadır. Özellikle Twitter, araştırmacılara; iklim değişikliğiyle ilgili etkin hesapların tespiti, temalar, söylemler, hashtagler, aktivizim ve kampanyalar gibi birçok farklı konuda çalışma imkânı sunmaktadır (Hansen ve Depoe, 2020: 171).

Araştırmanın birinci ve ikinci sorularının amacı, iklim aktörlerinin Twitter sayfalarında diyalojik ilkeleri nasıl kullandıklarını anlamak ve bu ilkeleri uygulama yöntemlerinin farklılık gösterip göstermediğini ortaya çıkarmaktır. Bu bağlamda hem sivil toplum kuruluşları hem de bakanlıklar için anahtar diyalojik ilkenin “yeniden ziyaretçi sağlama” olduğu tespit edilmiştir. Kuruluşların ziyaretçilerinin tekrar sayfalarına gelmelerini sağlamak için farklı sitelerden bilgi paylaşımlarına önem verdiği görülmüştür. Yeniden ziyaretçi sağlama ilkesinde, STK’ların “ek bilgi veren sitelere” daha çok bağlantı verdiği görülmüştür. Bakanlıklar ve STK’ların ziyaretçi geri dönüşümü ilkesi kullanımında istatiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu saptanmıştır.

Yeniden ziyaretçi sağlama ilkesinden sonra, aktörlerin bilginin kullanımlığı ilkesine ağırlık verdiği ortaya çıkmıştır. Bu noktada, “fotoğraf” paylaşımlarının ön planda olduğu görülmektedir. Fotoğrafların sosyal medya kullanıcılarının dikkatini etkili bir şekilde çekebilmesinden (Summer Harlow, Salaverría, Kilgo ve García-Perdomo, 2017) ve sosyal medya algoritmalarının görselleri ön plana çıkartma eğiliminde olmasından dolayı (Mathieu ve PavlíCková, 2017), aktörlerin bilginin kullanımlığı ilkesi doğrultusunda “fotoğrafları” daha çok tercih ettiği görülmektedir. Sadece “metin” kullanımının bilginin kullanımlığı ilkesinde ikincil olarak kullanıldığı; “video” kullanımının ise son sırada tercih edildiği gözlemlenmiştir. STK’ların ve bakanlıkların “metin”, “fotoğraf” ve “video” kullanımlarında anlamlı bir farklılık bulunmuştur.

Fotoğraf > Metin > Video

Ziyaretçilerin elde tutulması kriterinde ise; STK ve bakanlıkların “kendi websitesi paylaşımlarında” anlamlı bir farklılık olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bakanlıklar, kendi web sitelerini STK’lara oranla daha çok paylaşmıştır. Facebook, Youtube, Instagram gibi “sosyal ağ sitelerinin paylaşımında” ise STK’ların daha çok paylaşım yaptığı ortaya çıkmıştır.

Diyalojik döngü ilkesinde, “hashtag kullanımı” ön plana çıkmaktadır. STK’lar ve bakanlıkların “kullanıcı etiketleme”, “kullanıcıların cevaplanması”, “hashtag” kullanımlarında anlamlı bir farklılık bulunmaktadır. Bakanlıkların “kullanıcı etiketleme” kriterini daha çok kullandığı gözlemlenmiştir. “Kullanıcıların cevaplanması” ve “hashtag kullanımı”nın sivil toplum kuruluşları tarafından daha çok tercih edildiği tespit edilmiştir.

STK ve bakanlıkların bu kapsamlı karşılaştırılması sonucunda, diyalojik ilkeleri kullanımlarının farklı olduğunu ortaya çıkmıştır. Daha spesifik olarak, bakanlıklarda için “video”, “kendi web sitesi paylaşımı”, “bir tweette kullanıcı etiketleme” ilkeleri ön plana çıkarken; STK’ların “metin”, “fotoğraf”, “sosyal ağ paylaşımı”, “ek bilgilerin alınabileceği web sitelerine bağlantılar”, “kullanıcı tweetinin cevaplanması”, “hashtag kullanımı” diyalojik ilkelerine daha fazla önem verdiği görülmektedir.

Araştırmanın üçüncü ve dördüncü soruları; hedef kitlelerin beğeniler, retweetler ve yorumlar aracılığıyla Twitter’daki aktörlerle nasıl etkileşime geçtiğine; kamu katılımında beğeniler, retweetler ve yorumlar bakımından bir farklılık olup olmadığına cevap aranmaktadır. Beğeniler, retweetler ve yorumlar tweetlerin etkililiğinin önemli göstergeleridir (Wang ve Zhou, 2015). Kuruluşlar için temel diyalojik ilke olarak bilginin kullanımlığının ön plana çıktığı görülmüştür. Bilginin kullanımlığı ilkesi bakımından beğeniler, retweetler ve yorumlardan hareketle ön plana çıkan içerik türünün “video” olduğu tespit edilmiştir. “Videolar”ın diğer içerik türlerine göre daha fazla kullanıcı etkileşimi aldığı ortaya çıkmıştır. Benzer şekilde, “fotoğraf” paylaşımlarının “metin” mesajlarına göre çok daha fazla etkileşim aldığı tespit edilmiştir. Ziyaretçilerin elde tutulması ilkesinde, kuruluşların “sosyal ağ paylaşımlarının”, “kendi web sitesi paylaşımlarına” göre daha fazla etkileşim aldığı gözlemlenmiştir. Yeniden ziyaretçi sağlama ilkesi içinde yer alan “ek bilgilerin alınabileceği web sitelerine bağlantıların” beğeniler, retweetler ve yorumlarla ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Diyalojik döngü ilkesi içinde; bir tweette “kullanıcıları etiketlemek” ve “hashtag kullanımı”nın kullanıcı katılımını artırdığı görülmüştür. Bu ilke içinde etkileşimi en çok “hashtag kullanımı”nın arttırdığı görülmüştür. “Kullanıcı tweetinin cevaplanması”nın etkileşim değerinin düşük olduğu, gözlemlenmiştir. Bu kuruluşların belirli bir kullanıcıyı hedeflemelerinden dolayı daha az beğeni ve retweet alındığı gözlemlenmiştir. Bu gözlemin, Wang ve Yang’ın (2020) yaptığı çalışmayla uyumlu bir sonuç verdiği ifade edilebilir. Kuruluşlar, Twitter takipçilerinin dikkatini çekmeyi planlıyorsa düzenli olarak tweet yayımlayarak daha fazla beğeni, retweet ve yorum alabilirler. Böylece, kuruluşların sosyal medyadaki diyalojik iletişiminin hedef grupların katılımını artırma (Men ve diğerleri, 2018) ve onlarla ilişkilerini geliştirme potansiyeline sahip olduğu sonucuna varılabilir. Böylelikle bir ilişki geliştirme durumu ortaya çıkabilir.

Grunig’in belirttiği gibi dijital medya halkla ilişkilerin stratejik yönetim paradigması içinde diyalojik, etkileşimli, ilişkisel ve küresel özellikler barındırmaktadır (James, E. Grunig, 2009: 6). Twitter üzerinden yapılan bu araştırmada, kuruluşların ve hedef gruplarının arasındaki iletişimin bu saydığımız özellikleri taşıdığı ifade edilebilir. Kuruluşların kullanıcılarla iletişime geçmek için paylaşımlarda bulunmasının, kullanıcıların da bu içeriklerle etkileşime girmesinin, karşılıklı ilişki geliştirilmesinin ve bu mesajlara dünyanın her yerinden ulaşılabilir olmasının bu açıklamayı doğruladığı ifade edilebilir. Araştırmanın beşinci sorusunun amacı; iklim aktörlerinin Twitter’ı, Grunig ve Hunt’un dört modeline göre iletişimlerini nasıl konumlandırdıklarını ortaya çıkarmaktır. Yapılan içerik analizi bulguları, Grunig ve Hunt’un dört halkla ilişkiler modeli bağlamında yorumlandı. Bu bağlamda, STK ve bakanlıkların Twitter kullanımları, dört model kapsamında farklılık göstermektedir. Hem STK’ların hem de bakanlıkların “kamuoyu bilgilendirme” modeline ağırlık verdiği gözlemlenmiştir. STK’ların “asimetrik”, “simetrik” modelleri ve “basın ajansı” modellerini kullanımlarının bakanlıkların kullanımına oranla daha fazla olduğu saptanmıştır.

Anlaşma oryantasyonlu halkla ilişkiler; bir anlaşmazlık, problem veya kriz durumunda organizasyon ve kitle arasında uzlaşı sağlayarak bu sorunları çözmeyi amaçlar. Literatürde değinildiği gibi, iklim problemi de artık bir kriz durumu yaratmaktadır. Çevre ve iklim krizi kendini, dünyanın birçok yerinde, sayısız farklı anlaşmazlıklar, çıkar çatışmaları ile çevre ve iklim aleyhinde ortaya çıkan problemlerolarak hissettirmektedir. Bu nedenle anlaşma oryantasyonlu yaklaşım; çevre ve iklim krizinin halkla ilişkiler yönetimi sürecinde önemli bir rol oynamaktadır.

Türkiye ve Sloven Sağlık Bakanlıklarının karşılaştırmalı Twitter kullanımlarının incelendiği araştırmada, bakanlıkların %57,5’inin basın ajansı modelini, %35,7’sinin ise kamuoyunu bilgilendirme modellerini kullandığı tespit edilmiştir. İki ülkenin sağlık bakanlıklarının Twitter hesaplarının genel olarak tek yönlü mesajlar verdiği tespit edilmiştir (Okay, Ašanin Gole ve Okay, 2021). Bakanlıkların ‘’kamuoyu bilgilendirme’’ modelini ağırlıklı olarak kullandığı bulgusu, Okay ve arkadaşlarının yapmış olduğu çalışmada ve bu araştırmada ortak bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Modellerden ilki olan basın ajansı/tanıtım modeli, halkla ilişkileri; mesajlaşma, tanıtım, bilgilendirme ve medya-ilişkileri işlevi olarak görmektedir. Bu yaklaşımı kullanarak halkla ilişkiler uygulayıcıları paydaşların davranışlarını etkilemek için ikna ve manipülasyon kullanabilirler (Mavimbela ve diğerleri, 2018: 40). Bu modelin kullanımı sonucu uygulayıcılar; genellikle eksik, çarpık veya yarı doğru bilgilerle ilgili kuruluşun yanlış inançlarını yayabilir (James E Grunig ve Hunt, 1984: 21). Basın ajansı modelinin, bahsedilen kötü yönü dışında, ikna düzeyi yüksek propaganda teknikleriyle, eğitim düzeyi düşük kitlelerde hızlı bir şekilde iklim ve çevre konularında duyarlılık oluşturabilmek mümkündür.

Grunig ve arkadaşlarının, (James E Grunig ve Grunig, 2008: 338) etnosentrik bir bakış açısıyla bir kuruluşun halkla ilişkiler stratejilerinin her ülkede aynı şekilde uygulanmasına karşı önerdikleri çok merkezli teori, çevre ve iklim konusunda da dikkate alınmalıdır. Mükemmellik teorisi; etnosentrik halkla ilişkiler ile çok merkezli teori arasında bir yerde konumlandırılmaktadır. Tüm dünyayı ilgilendiren küresel kararlarda, problemlerin çözümüne yönelik aynı kararlar dünyanın her yerinde aynı şekilde uygulanmalı, kültürel ve diğer bağlamsal koşullar göz önünde bulundurularak her ülkede ya da bölgede farklı iletişim uygulamaları göz önünde bulundurulmalıdır. Örnek olarak, WWF ve Greenpeace gibi uluslararası sivil toplum kuruluşlarının bu yaklaşımları göz önünde bulundurması yararlı olacaktır.

Mükemmellik yaklaşımı; halkla ilişkilere, kitlesel problemlerin çözümünde teorik bir yol gösterici olmakla beraber, kurumların çözüm süreçlerini hedef kitlelerle ortak anlayış içinde sürdürmelerini ve karşılıklı bilgi akışını sağlıklı yönetmelerini sağlamaktadır. Mükemmellik teorisi, her ne kadar kurumsal düzeyde ele alınmış olsa da çevre ve iklim problemlerinin ele alınmasında, hedef gruplarının bu problemlerin çözümüne dahil edilmesinde iletişim çalışmaları için yol göstericidir. İklim krizi yalnızca devletlerin, kurumların çözebileceği bir problem olmadığından toplumun da çözüm sürecine dahil edilmesi gerekmektedir. Bu noktada, literatürde değinilen iklim hedef grupları göz önünde bulundurularak bu grupların bilinçlendirilmesi, çözümün bir öznesi oldukları hissettirilmesi ve onlarla bu yollarla iletişim kurulması önemlidir.

Araştırmanın altıncı sorusunun amacı; çevre ve iklim değişikliği hakkında Türkiye’de Twitter ortamında gerçekleşen tartışmalarda sorun olarak görülen konuların neler olduğunu ve dağılımını ortaya çıkarmaktır. Yapılan konu modellemesi sonucunda, STK’ların paylaşımlarının 9 ana başlıkta kümelendiği gözlemlenmiştir. Biyoçeşitlilik, iklim ve sürdürülebilirlik temalarının diğer temalara göre merkeze daha yakın ağırlıkta olduğu tespit edilmiştir. Literatürde yer aldığı gibi STK’ların iklim krizinin ve bileşenlerinin ana konular olarak yer aldığı ortaya çıkmıştır. Literatürde değinilen iklim krizinin zorlukları (Leal Filho ve diğerleri, 2019) mesajların geniş kapsamı ve tema çeşitliliği bu analizde de görülmektedir. Birbirleriyle doğrudan ilişkili birçok tema bulunmaktadır. Sürdürülebilirlik; çevre ve iklim temalarıyla doğrudan bağlantılıdır. Aynı zamanda, madencilik faaliyetleri hem çevreye ve iklime hem de biyolojik çeşitliliğe büyük zararlar vermektedir. Bu temalar birbirinden bağımsız düşünülemez. Hedef gruplarının karmaşıklığı, ilgi odaklarının farklılığı ve iklim iletişiminde bulunan zorluklar, iklim krizine konsolide bir toplumsal destek sağlamayı zorlaştırmaktadır. Her hedef grubunun zihinsel çerçeveleri ve odak noktaları çok geniştir. Bu sebeple, iklim mesajlarının kapsamlarının ve temalarının belirlenmesi ile raporlanması sürecinde her bir hedef kitlenin zihin çerçevelerinin ve odak noktalarının dikkate alınması, başarılı bir iletişimin gerçekleştirilmesini mümkün kılacaktır. Bulgular, STK’ların çevre ve iklim konularında toplumu eğitmeye, toplumda farkındalık oluşturmaya ve diğer unsurlar üzerinde bir baskı unsuru olmaya yönelik aktivist hareketleri destekledikleri ifade edilebilir.

Filho’nun belirttiği gibi (Leal Filho, 2019: 4), iklim değişikliği iletişimi, toplumu eğitmekle ve bilgilendirmekle mükelleftir; bunu yapmak için insanların iklim krizi sonucunda kendi çevresinin hangi riskler altında olduğunu, küresel ölçekteki sorunun yereldeki etkilerini; su, enerji kullanımı, ulaşım gibi günlük rutinlerin etkili ve uygun bir şekilde kullanımını doğru ve eksiksiz öğrenebilmeleri için iyi bir iletişim stratejisi gerekmektedir. Ek olarak; iklim değişikliği bir yönetişim sorunudur ve uzun vadeli bir planlama gerektirmektedir. Dört yıllık bir seçim döngüsüne veya bakanların, üst düzey yetkililerin iki ya da üç yıllık görev sürelerine göre şekillenemez. Günlük siyasetin ritmine pek uymamaktadır.

Konu modelleme çıktılarının; çevre iletişiminin çalışma alanındaki temalarla da uyum içinde olduğu gözlemlenmektedir (Cox ve Pezzullo, 2018: 36). Kişilerin çevresel tutumlarını, tüketim alışkanlıklarını, eğitim uygulamalarını kapsayan Çevresel Kişisel Kimlik ve Kişiler Arası İlişkiler (1) alanıyla, çalışmanın kendisinin, belirli kurumların ya da ağların çevresel konuları nasıl tartıştığını ve örgütlendiğini araştıran Çevresel Organizasyonel İletişim Çalışmaları (2) alanı içinde yer aldığı ifade edilebilir. STK’ların söylemleri içerisinde, onların var olma nedenlerinden biri olan Çevresel Karar Alma Süreçlerine Toplumsal Katılımı (4) sağlama çabasında olduğu görülmektedir. Son olarak, bu araştırmanın sözlü-sözsüz etkileşimleri araştıran Çevresel Retorik ve Kültürel Çalışmalar (7) alanlarını kapsadığını da ifade etmek mümkündür.

Üçüncü bölümde değinilen “Çevre İletişim Bilgi Modeli” ve “İletişim Sürecinin Ekolojik Modeli” iletişim modelleri bağlamında daha genel kapsamda kullanılmasından dolayı, geniş kapsamlı çevre ve iklim konularında Çevre İletişim Bilgi Modeli’nin; İletişim Sürecinin Ekolojik Modeli’nin ise daha yerel konumlarda kullanılması daha uygun olacaktır (Jurin ve diğerleri, 2010: 19). İklim aktörlerinin mesajlarını oluştururken bu modelleri göz önünde bulundurmaları daha etkili bir iletişim kurmalarını sağlayabilir.

İletişim çalışmalarında ve sosyal bilimlerin diğer alanlarında, yeni dijital veri kaynaklarına dayalı araştırmaları sürdüren çeşitli disiplinler arasında diyaloga ihtiyaç duyulmaktadır (Schroeder ve Schroeder, 2016). Bu araştırmada gözlemler, veri bilimi içerisinde yer alan yöntem ve teknikler, iletişim bilimlerinin bir alanı olan halkla ilişkiler teorileri kapsamında değerlendirilip yorumlanmıştır. LDA konu modellemesi, büyük metin verilerinde bir içgörü elde etmemizi sağlamaktadır. Bu yaklaşımın veri odaklı ve hesaplamalı doğası onu iletişim çalışmaları için önemli kılmaktadır. Çünkü, büyük miktardaki metin verilerinin tematik yapısının hızlı ve verimli bir şekilde ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Tümevarımsal bir yaklaşımı, nicel ölçümlerle birleştirerek onu keşfedici ve tanımlayıcı analizler için uygun hale getirmektedir (Maier vd., 2018: 93). Uluslararası iletişim literatüründe, konu modellemeyle ilgili örnekler bulunmaktadır (Chae & Park, 2018; Maier vd., 2018; Xie vd., 2022). Türkçe literatürde LDA ve benzeri yaklaşımların mühendislik, davranış bilimleri vb. alanlarında çalışıldığı gözlemlenmiştir (Ekinci & Omurca, 2017; Onan vd., 2020; Sobaci vd., 2022). Sosyal medyadaki veri akışı, farklı türdeki veri yapıları ve dijital teknolojilerin dinamik gelişimi, araştırmacılar için geniş olanaklar sağlamaktadır. Yurt dışı üniversitelerde dijital methodlarla ilgili alanlarda çalışma grupları yer almaktadır .
İklim değişikliği ile ilgili eylemlerin, tüm sektörel etkileri ve politika bileşimleri incelenmeli ve yeni çözüm yolları araştırılmalıdır. Mevcut sanayi stratejisi, ticaret politikası, rekabet politikası, yenilik politikası, işgücü politikası ve mali düzenleme ve diğer politikalar içinde iklim politikalarının uygulanmasının önünde yer alabilecek engeller incelenmeli ve gerekli değişiklikler yapılmalıdır. İklim değişikliği politikalarına uyumlu bir ekonomiye ulaşmak için tüm politika alanları koordine edilmelidir (Ponthieu, 2020: 79). İklimi iyileştirmek için etik boyutta, bundan sonraki süreçte hayvancılık adı altında yapılan ticaretin sonlandırılması, et tüketimi kültürü ve eşitsizlik üzerine kapsamlı çalışmaların yapılacak olması muhtemel görünmektedir. Sürdürülebilir bir dünya için iklimi önemseyen toplumlar inşa edilmelidir. Bu vizyon sektörel politikalardan çok daha fazla önemsenmelidir. Uzun vadeli vizyon geniş iş birlikleriyle desteklenmesini, ülkeler arasındaki gelişmişlik düzeyinin en alt seviyeye çekilmesini gerektirmektedir. Özel sektör katılımını daha fazla çekmek için döngüsel ekonomi ve paylaşım ekonomisi başta olmak üzere yeni sürdürülebilir ekonomik modellere geçiş yapılmalıdır. Ayrıca, çevre dostu teknolojilerin ve çalışma ortamlarının geliştirilmesini teşvik etmek önemlidir.
Huang ve Lin’in (Huang ve Lin, 2022) kurumsal sosyal sorumluluk üzerine yaptığı çalışma; iklim krizi algısının yüksek olduğu bölgelerde organizasyonların kurumsal sosyal sorumluluk uygulamalarına daha fazla önem vermesi için toplumun iklim aktörleri tarafından daha fazla bilgilendirilmesi, eğitilmesi ve onların da bu iklim eyleminin bir parçası olduğunu hissettirmek adına aktif katılıma yönelik iletişim stratejileri geliştirmenin önemini göstermektedir.

Ponthieu (Ponthieu, 2020: 95- 96) iklim krizi politikalarına yüksek düzey katılımın olması ve bu politikaların tutum haline gelmesi için kültürel hassasiyetler göz ardı edilmeden iklim politikalarının yerel ortamlara bütünleşmiş bir şekilde yürütülmesinin önemini vurgulamaktadır.

Günümüzde, temel ekonomik sistemin verimsizliği ve zayıflıklarıyla her geçen gün daha fazla yüzleşmekteyiz. Ekonomik modellerde derinlemesine bir reformun gerekliliğiyle karşı karşıyayız. Bu bağlamda, sivil toplum kuruluşları bu ekonomik modelin değişmesi gerektiğine dair temel bir baskı unsuru oluşturmaktadır. Günümüz ekonomik sisteminin işlevsizliği hakkında fikir birliği bulunmasına rağmen problemin çözülmesine yönelik bir çalışma bulunmamaktadır.

Daha önce yapılan çalışmalar göstermektedir ki, çevre ve iklim; ilk bakışta dikkat çekmeyen, kavranması ve anlaşması zor bir konudur (Mahl ve diğerleri, 2020). Üçüncü bölümde değinilen iklim değişikliği iletişimi zorlukları ve hedef grupları göz önünde bulundurularak yapılacak iletişim çalışmaları konunun özümsenmesine yardımcı olacaktır.

Bireysel yaşam tarzı düzenlemeleri; iklim değişikliğine tam bir çözüm olmasa da; bireysel davranışları, tutumları ve düşünceleri değiştirmeye odaklanan iletişim stratejilerinin kamuoyu oluşturması, ilgili aktörlerin eylemlerine baskı unsuru olması, onları denetlemesi, iklim ve çevre konularına yönelik duyarlılığın daha geniş bir sosyal alana yayılması gibi birçok faydası olacaktır (Hansen et al., 2016: 31).